Balkabağım benim:)

28 Kasım 2010 Pazar

Dişlerimiz geliyormuuuşşş, bekliyoruz

Dün yani 27 Kasım Cumartesi günü doktora gittik.

Daha önce de anlatmıştım, Kurban bayramı için İskilip'e gittiğimizde Barış da ben de hastalandık ve Barış'ın bir hafta burnu aktı diye..


Cuma bir hafta oldu ve hala burun akıntısı sarılı yeşilli akmaya devam edince Murat hocayı aradım, o da yarın uğramamı söyleyince Cumartesi akıntı geçmiş gibi olmasına rağmen götürdüm, zira haftaya Telekom'un toplantısı için ailecek izmir'e gidiyoruz, önlem olsun şehir dışına gitmeden doktoru bir görsün Barış'ı istedim.


Neyseki herşey normal dedi doktorumuz.... ve altan dişleri geliyor, o da huzursuzluk, ağrı yapıyordur dedi. Evet, bir haftadır yoğun şekilde geceleri çok ağlıyor, meğerse dişleri geliyormuş kuzumun...Yatmadan bir ölçekten biraz az Calpol verirseniz rahatlar dedi doktorumuz..

Ne zaman çıkacak bilmiyorum ama bayağı zorluyor çocuğumu bu dişler.. Aldığı herşeyi ağzına götürmekten başka, resmen alt diş etlerine bastırıyor, salyası da akıyor..Kulağını çekiştiriyor, yanağına bastırıyor...geceleri sürekli ağlıyarak uyanıyor, uyutuyorum 10 dakşka sonra yine ağlıyor, bu devamlı böyle 1 saati geçkin sürüyor...

Şu an, diş çıkartırken görülen tüm belirtileri yaşıyoruz...

Bakalım, bekliyoruz, ne zaman gelecek şu dişler...

Elimize ne gelirse, doğruuuu ağzımıza....Önce üçlü prizin fişi, sonra arada kalmış prima bezi çekip indirme ve ağza gelecek yerini bulup ağza götürmeee, sonra hatırı kalır illaki ütü...28 Kasım'dan sadece 5 dakika içindeki eylemlerden görüntüler:)))

27 Kasım 2010 Cumartesi

Akhisar'a da gittik, Barış'ın katıldığı ilk düğün:)

18 Eylül 2010 Akhisar....

Berke ve Bora'nın sünnet düğünü için Akhisar'a gittik. 7 ay boyunca Barış'la birlikte evde zaman geçirmişim, tam işe başlayacağım zaman bir de Barışın sünneti araya girmiş ' uffff ne zamanlama' dedim ablama da, o kadar evde durdum durdum...


İşe resmi olarak 1 Eylül'de başladım. (Tam o gün Barış sünnet oldu.) Nasıl olacak, nasıl izin alacağım, ek gıdaya yeni geçmişiz ne yedireceğim , nasıl olacak bayağı stres içine girmiştim. Ama çok güzel geçti, ablam belki kızar, tahmin ettiğimden bile güzeldi... Çok da eğlendim...


Ben de sünnetliyim, ben de faytona binsem mi der gibi:))

26 Kasım 2010 Cuma

İskilip'de ilk bayram

9 günlük bir bayram tatili sonrasında dinlenmiş olmamız gerekirken, biz hala hastayız :(

Bu tatil bizim için oldukça yorucu geçti. Hastalandık, daha da toparlanamadık.





İskilip'te ilk bayramıydı, Barış'ın. Hava değişimini geçtim, evler arasındaki hava değişimi hem beni hem oğlumu hasta etti.(Gündüzleri babaannede kalınıyor ev feci sıcak tişörtle geziyorsun, yatmaya anneanneye gidiyorsun, polarlarla yatıyorsun, olacağı buydu.) Feci üşütmüşüm bir hafta oldu, hala öksürüğüm geçmedi, Barış'ın da hala burnu akıyor.





(Resim 16 Kasım, bayramın ilk günü, Barış ayakkabısını yerken:))))





Ramazan bayramı ilk bayramıydı Barış'ın ama Ankara'da olunca pek bir bayram havasında geçmemişti açıkçası.(İlk bayram fotomuz 9 Eylül)









Küçük yerlerde daha bir bayram havası yaşanıyor sanki. Gerçi kurban bayramında kurbanla uğraşmaktan kimsenin bayramı doğru dürüst anladığı olmadı ama İskilip'e hep bayramda gittiğimizden bizim için farklı oldu.



9 günlük bir birliktelikten sonra Pazartesi iş başı yapmak benim için inanılmaz zordu. Sanki ilk defa ayrılıyormuşuz gibi, tüm Pazar'ı iç sıkıntısıyla geçirdim. Melankolik bir hava içinde...



Barış bayram boyunca İskilip'te neredeyse kucağımdan hiç inmedi diyebilirim. Kalabalık bir ortama girince sürekli bana düştü. Kayınvalidem doğrudürüst tutamadı hiç. Ağlıyor ve beni istiyordu. Şöyle diyebilirim ağız tadıyla ne yemek yiyebildim, ne sohbet edebildim.



Uykularımız ise tam bir felaketti. Zaten saat başı kalkan çocuk, hepten uyumaz oldu 10-15 dakikada bir kalktı nerdeyse. Park yatağını götürdük ama park yatağın içini götürmediğimizden ve yatağın içine yün yorgan katlayıp koyduğumuzdan deli deli yatan, kendini uykuda ordan oraya atan çocuğum, kendini kaldırıp kaldırıp bir yerlere atamadığından(yattığı yerde çöküp kaldığından) her seferinde kalktı. Sabaha karşı artık yorgunluktan sızıyordu. İnanılmaz yorucu geçti bayram ama çocuğu bol ve her yeri halı kaplı, yerden ısıtmalı bir evde gündüzleri bütün enerjisini boşaltabildi. Heveslendim, gece iyi uyur diye ama nafile:)


Ablamlarla abim geldi diye bayramın üçüncü günü İskilip dönüşü eve bile uğramadan annemlere geçtik. Artık sesim çıkmıyordu hastalıktan. Bayramın 4.günü ablamlarla Ankamall seferi hepten bitirdi beni. Ama kuzenleri ile biraraya gelmesi her seferinde çok mutlu ediyor beni. Berke de Bora da Barış'ı çok seviyor. İlişkilerinin ileride de iyi olmasını çok ama çok isterim. Ayrı şehirlerde olmaları biraz ürkütüyor beni ama umarım güzel olur herşey. Sağlık olsun da.


Yorulduk, hastalandık, sevdiklerimizle görüştük mutlu olduk, bir bayramı da böylece geçirmiş olduk.... Daha nice nice bayramlara...

14 Kasım 2010 Pazar

Barış'ın ilk tatili ve denizle tanışması




Barış'ın ilk denizle tanışması 9 Temmuz'da Side de oldu. Kemer Tekirova'da bulunan Amara Dolce Vita'ya gidiyorduk, ama öncesinde yazlığa da uğrayalım dedik. İlk kez Side de denize soktuk, başta pek ne oldugunu anlamadı ama sonra sevdi denizi.
Sonrasında
Amara Dolce Vitada 11-15 Temmuz arası.
Vee Temmuzun son haftası yine yazlık.




Bi de çok tatlıııııı bir simidi vardı kuzumun. Denizde kahkahalar atarak bayağı yüzdürdük. Sevdi denizi Barış. Temmuz ayında bir sürü deniz seferi yaptık, zorlanırız diye düşünmüştüm ama iyiki de gitmişiz. Hem doktorumuz da gideceksen tatile şimdi git, hazır sadece emerken, en kolayı şimdi demişti. Haklıymış. Mesela şimdi 2 gün bayram için İskilip'e gidiyoruz, Barış'ın bır yığın eşyası var, yemeği şusu busu bir sürü bir sürü.





Neyse anlatacağım odur ki, oğlumun ilk tatili ve denizle ilk tanışması güzeldi.

İLKLERİMİZ

Tarih sıralaması yapmadan aklıma gelenleri yazmak istiyorum.


1 Kasım 2010 tarihinden itibaren Barış tırmanma hareketi yapmaya başladı.Ve 2 Kasım tarihi itibari ile salon orta sehpasına biraz destekle birlikte çıkmayı başardı, yuppiiiii:)


1 Eylül 2010 tarihinde sünnet oldu.....


Aynı tarih, yani 1 Eylül itibari ile tutunarak ayağa kalkmaya başladı. Öncesinde yarım yarım kendini kaldırma çalışmaları vardı zaten.


11 Eylülde 3-4 gündür yatağının kenarlarından tutunarak sıralı yürümeye başladı diye kamera çekimi yapmıştım. Yani Eylülün 2.haftası ile birlikte yatağının kenarlarından tutunarak sırlamaya başladı.


Sonrasında artık gece uyanmaları, oturmaya başladıktan sonra yatağın içinde uyanınca oturarak ağlama şeklindeyken, şimdi uyanır uyanmaz, genelde de uykuda kendini pırrrr diye yatağın kenarından tutarak kaldırma ve ağlama şekline döndü. Sabah kendi uykusunu almış kalkınca ağlamıyor ama... yanında biri yoksa sesini duyurmak için ağlıyor...


Agustos başından beri desteksiz oturmaya ve emeklemeye başladı. Şu an ise emekleyerek koşuyor sanki:))) Bir de şu hali yok mu, 'Barış yakalıcam seni'dediğinde aman aman bi koşturması var ağız kulaklarında, bir heyecan...ve biraz ilerledikten sonra mutlaka o popo üstüne oturarak geri dönüp bakması yok muuuuu, işte o halini alıp içine sokasın geliyor...


28 Nisanda kendini bir elini yumruk yapıp güç alarak bir yana (sağa) devirmeye başladı. Ondan önce de çok fazla yana devrilme çalışması yapıyordu.


3 ayından itibaren kendini kafayı kaldırarak mekik hareketi yapar gibi kaldırmaya çalışıyordu.

Yüksek ateşle ilk tanışma

1 Kasım 2010 pazartesi.

Eve geldiğimde, Barış'ın biraz ateşi var gibi gelmişti. Sonrasında hiç yapmadığını yapıp saat 20.30 da uyudu. 22.00 da kalktığında bir ateş topuydu sanki. Ne yapacağımızı bilemedik. Doktorumuzu aradık ulaşamadık. Ablamı aradım, uyutmayın uyandırın ılık suya sokun, başını yıkayın falan dedi. Biz de Fatihle soyduk bi güzel, sonra havlu kompresleri yaptık. Havlular bedenine değdikçe emnim iğne etkisi yaratıyordu kuzumda, nasıl ağlıyordu. O sıra Murat hoca bana dönüş yaptı. Böyle böyle dedim, Hocam ateşi düşmüyor, 38.8 derece. Bu arada hocadan önce 1 çay kaşığı Calpol vermiştik, fazlasını vermeye çekindik. Ama hoca onu bşr ölçeğe çıkartın, düşmezse ateşi 1 saat sonra İbufen verin yarım ölçek, sabah da getirin göreyim dedi. İbufenle Calpol'ü dönüşümlü 4 saat arayla verebilirsin ama Calpol vermen daha uygun, onu da 6 saat arayla verebilirsin dedi. Ama bizim gece 12'ye doğru düşen ateş 01.30 gibi yeniden yükseldi. Suya soktuk. Calpol verdik, 02.00 gibi. Ama saat 04.00 e kadar başında beklememize rağmen ateş düşmeyince İbufen verdik tekrar. İbufenden sonra terleyip rahatladı, bir saate kalmadan. Sonrasında biraz daha düştü ateşi ve uyudu, sabah olmuştu artık.

O gün Müdürü arayıp işe gitmedim. Öğlen hocanın yanına gittik. Genel muayenesi normal çıktı. Biraz boğazı kızarıkmış. Sonrasında kan, idrar ve boğaz kültürü alındı. Kan ve boğaz hemen belli oldu, negatif. İdrarı bir gün sonra alacaktık. Ama hoca bu sonuçlara göre viral bişey olabileceğini söyledi. Hasta biri ile karşılaşıp karşılaşmadığımızı sordu, kuvvetle muhtemel 5., 6. hastalık diye bilinen hastalık geçirdiğimizi, ateşi ateş düşürücülerle kontrol altında tutmamız gerektiğini, 2 gün sonra ateş düşmezse yeniden görmek istediğini söyledi.

Gündüzleri iyiydi ama geceleri ateş Salı ve Çarşamba gecesi de devam edince (resmen uykusuz bir şekilde başında nöbette ve ateş yükseldikçe ağlamalarına dayanarak suya sokarak ) Perşembe yeniden götürdük doktora. Orada da yeniden yükseldi. Ama yine muayene bulguları normal olduğundan, bekleyelim, sebepsiz ateş sonunda vücutta döküntü olur, döküntü olunca rahatlar dedi doktorumuz. Perşembeyi Cumaya bağlayan gece ateşlenmedi, çok şükür ve Cuma kalktığımızda Barış tam da doktorumuzun dediği gibi alın, boyun ve vücudunda kırmızı kırmızı lekeler dökerek 5. 6. hastalığı atlatmış oldu.

Yüksek ateşle tanışmamız böyle oldu. Gelmiş geçmiş olsun.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Uykusuz geceler



Hani hep derler ya, hamileliği sakin geçirdiysen bebekte sakin olur diye. Ben de sakin bir hamilelik geçirdim aslında(isim mevzunda gerildiğimi saymazsak) Barış da aslında sakin bir bebek. İlk doğduğu andan itibaren öyle sebepsiz ağlamaları olmadı.(aman nazar değmesin) Ama doğduğu andan itibaren uyku problemi yaşamaya başladık. İlk zamanlar yani kırkı çıkana kadar o kadar zorlandım ki... zaten bebek ve uykusuzluk ile yeni tanışmışım, bünyem henüz alışmamış, Barış feci gazlı, çıkartamıyor, 1 kere kaka yapıyor, gece gündüzü ayıramıyor.Annem sağolsun, onunla 40 günü çıkardık, ben de alışmaya başladım. Barış gece gündüzü ayırdı. Ama hep bir gaz problemimiz oldu. Ama kırkından sonra günde 4-5 kez kaka yapar oldu. İlk zamanlar 2-3 saat üstüste uyuyordu, hatta çoook nadir olmakla birlikte 4-4,5 saatte olmuştu(1 ya da 2 kez) ama ne zaman ek gıdaya başladık Barış'ın çok kalkıyor diye söylediğim gece uyanmaları nerdeyse saat başına çıktı.

6 aydan sonra ek gıda, aynı döneme denk gelen idrar yolu enfeksiyonu ve kum ve de sünnet Barış'ın 2 saatte bir uyanmalarını saat başına çekti. Mesela dün gece sabaha kadar 7 kez kalkmış biri olarak uyumam gerekirken oturmuşum bir de yazı yazıyorum:) İnşallah daha deliksiz uyur da, daha güzel büyür çocuğum. (resimde 6 aylık,7 Ağustos)

Önce kırkı çıksın dediler, sonra 3 ayı, sonra 6 ay olsun rahat edersin, şimdi de yaşı gelsin.... Çocuk sahibi olunca artık eskisi gibi bir rahatlığın olmayacağını düşünüyorum. Onunla yaşamak daha önce tecrübe edilmemiş yepyeni bir şey, muazzam bir şey. 'Ayyy ben uyuyamazsam migrenim tutar, dayanamadığım tek şey uykusuzluk' derdim eskiden :) Komik. Sana muhtaç küçücük birşey varken herşeye alışılıyormuş. Şimdi eski hayatım ne kadar boşmuş diye düşünüyorum. Barış'la hayat eskisinden daha güzel, daha dolu.. hiç ama hiç şikayetçi değilim. İyi ki var diye hergün şükrediyorum.