Balkabağım benim:)

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Aşı olduk-üçlü karmanın sonuncusu ve çocuk felci

(10 Ağustos, "mutlu olan herkes el kaldırsın" şarkısını duyarduymaz el kaldırıyor, işte o an. Aslında çok uykusu vardı, aşağıdaki resimdeki gibi...)

(Nasıl da mahsun bakmış meleğim benimmmm)
(15 Ağsutos, en sevdiği şeylerden biri elinde, kumandaaa..)
(bu bakışı da birkaç haftadır yapıyor, babasından öğrenmiş, kuzucuk)


8 Ağustos Pazartesi günü tatil dönüşü iş başı yaptım. O gün bakıcımızın kayın pederi vefat etti ve apar topar eve geçmek zorunda kaldım. İşler masamda yığın olmuş, malum bir hafta yoktum. Aklım işlerde ama çocuğum herşeyden önce gelir tabiki. Eve erken geçince Barış'ın 18 aylık olunca vurdurulması gereken üçlü karmanın son dozu ve çocuk felci aşısı için Sağlık Ocağına gittik. Aşı yapılırken hiç ağlamadı oğluşum, çocuk felci de ağızdan damla şeklinde olduğundan sorun olmadı. Boy kilo da normal dendi. Aslında 18 aylık doktor kontrolü için kendi doktorumuza gideceğimizden ayrıntılı bakılmamasına aldırmadık.

Ertesi gün evdeydim, Allahtan evdeydim. Aşı ateş yaptı, kolu aşı yapılan yerden kızardı kabartı, Calpol vererek ateşini kontrol altında tuttuk. Üç gün boyunca da Barış'ı anneanneye Batıkent'e götürdük. Sabahları bırakma anı dramatik oluyordu, gerçi anlıktı, annem Barış'ı aldığı gibi içeri götürüyordu. O da ağlamasını bizden sonra hemen kesiyormuş ama evinden başka bir yere bebeğini bırakmak gerçekten çok zahmetli bir işmiş. Böyle yapanlara Allah kolaylık versin.



21 Ağustos 2011 Pazar

Barış'la Bodrum tatili ve heyecanlı dönüş maceramız

(5 Ağustos, Milas Havaalanı, dönüş)





(4 Ağustos)






(2 Ağustos)







(2 Ağustos)









(2 Ağustos)



Bu sene bayramda Antalyada yazlıkta olacağımızdan tatilde Antalya dışında başka bir yere gidelim dedik ve Magiclife Sarıgerme'yi çok istememize rağmen olmayınca, Vogaye Bodrum Torba'da karar kıldık. O kadar yolu Barış'la arabada mümkün değil geçiremeyeceğimiz için gözümüzü karartıp uçak yolculuğu yapalım dedik. Gidiş güzeldi, 8.15 uçağı, hemen Bodrumdaydık, otele geldiğimizde 11.00 di saat ve yolda Barış uyuduğundan sorun olmadı. Amaaaaaa..... dönüş tam bir kabustu, gerçi daha kötüsü de olabilirdi, öyle düşünmek lazım. Havaalanına gittiğimizde (odayı 12.00 de boşalttığımız ve uçağın da 20.50 olduğu düşünülürse saat 19.00 a kadar otelde zaman geçirmenin verdiği yorgunlukla) rötar olduğunu öğrendik, 15 dakika dendi ama uçağa biniş 21.30'u buldu. Uçağın içinde tam 1 saat bekletildikten ve bir sürü kavga gürültü yaşandıktan sonra (çünkü açıklama da yapılmıyordu, insanlar bağırmaya başlayınca kaptan açıkladı uçak arızalı istanbulla çözmeye çalışılıyor ) uçağın bu hali ile kalkamayacağı söylendi. Zaten uçağa merdiven yanaşınca anladık olanları. Allahtan Barış saat 22.00 gibi uçağın içinde uyudu. Bu sefer hurra toparlan, Barış'ı battaniyelere sar, eşyalarını Barış'ın arabasını al, havaalanına.Arabasına koyduk Barış'ı ama baston araba olduğundan çocuğum çok rahat değil, bir de soğuk mu soğuk, açmışlar klimaları. Kapattırdık klimayı ama sefillik diz boyu, insanlar kumanya kuyruğunda. Neymiş efendim Ankara'dan uçak kalkacakmış, gelip bizi alacakmış. Bunca saat nasıl geçer diye düşünürken, bebekli yolcuları CIP salonuna alacakları söylendi ve o salona geçtik ve Barış'ı kanepeye uzattım da rahat ettim. Sonrasında 01.00 gibi uçağa alınıp, 1.30 gibi kalktık, eve geldiğimizde saat 3.00'tü nerdeyse.



Kötü bir dönüş yolculuğu oldu ama iyi tarafından bakmak lazım, uçak havadayken daha kötü şeyler yaşayabilirdik, buna şükür, sağ salim geldik.



Tatile gelince, cumartesi pazarları da sayarsak oğlumla 9 gün doya doya geçirdiğim için çok güzeldi. Bodrum kısmı ise Barış için tam bir detoks kampı gibi oldu:) Hiç bir şey yemedi nerdeyse, sadece karpuz ve dondurma. Kesin zayıfladı da... Ha unutmadan, bir de kum yedi şaşkın oğlum benim, sahilde en sevdiği şey kumları iki eli ile avuçlayıp sonra aşağı bırakmak, tadına da bakıyordu tabi... Her zaman olduğu gibi denizden büyük keyif aldı. Sabah ve akşamüzeri 17,18 gibi soktuk denize. Biz onun peşinde dolaşmaktan tatilden ve denizden birşey anlamadık ama olsun, onun keyif alması herşeye bedeldi.