Balkabağım benim:)

3 Ekim 2012 Çarşamba

Emziği devri kapanmak üzere...

Emzik, özellikle son dönemlerde Barış'ın ayrılmaz parçası. Nasıl bırakacak hiç bilmiyorum, nasıl olur demeye kalmadan kreş ile birlikte emzik devri de kendiliğinden kapandı. Aslında tam kapandı denemez ama bu yolda bayağı yol kattettik, artık bu saatten sonra dönüş olmaz herhalde...


24 Temmuz kuzum emzikle:)
24 temmuz annemler
Kreşe tam gün başladığı 24 Eylül günü çantasına emziği koydum ve sabah öğretmenimize emziği koydum ama istemezse vermeyin dedim. Akşam istemedi ben de vermedim bilginiz olsun dedi, süper dedim. Akşam da emziksiz uyuttum. Daha önce de ara ara emziksiz uyutuyordum alıştırma olsun diye, istemezse vermiyordum ama istemediği anlar o kadar azdı ki. Neyse tam 5 gün boyunca emzik istemedi, kreşte de almadı. Ben aslında kreşe yeni başladığından böyle bir sürece girmeyi hiç ama hiç düşünmüyordum. Ama süreç kendiliğinden geliştiğinden ben de ayal uydurdum. Bu arada da eşe dosta bu kadar zaman almadı, ya sorarsa ne derim diye danışıyordum. Cuma akşamı beklenen oldu ve Barış "anne ben meme emmek istiyorum, bana emziğimi getir" demez mi? haydaaaa 5 günden sonra nerden çıktı bu? Anneciğim emziğin yırtılmıştı ya, kuşlar aldı götürdü dedim. Baktım ağlamaya başlayacak hemen tavşanla kaplumbağanın hikayesini anlatmaya başladım. Bu ara en sık anlattığım. Neyse unuttu ve uyuttum. Sabah gözünü açtı, günaydından sonra anne emziğim yırtıldı, kuşlar aldı götürdü dedi. Ben de evet anneciği dedi. Çok da sevindim, kabullenmiş demekki dedim. Akşam oldu, aa Barış yine ben meme emmek istiyorum dedi. Yine yırtıldı ya, kuşlar götürdü dedim. Sonrasında bir iki mızıldama ve hemen tavşanla kaplumbağa hikayesi. Pazar akşamı yine, Pazartes akşamı yine ve en son dün akşam. Hemen söylediğinden hikayeye bağlıyorum. Aslında emin de olamıyorum ama beş gün emmeyen çocuğa da tekrar emzik vermek içgüdüsel olarak yanlış geliyor bana. Yani emziği kendi atsaydı çöpe falan ya da ucunu kesseydik tesellisi daha mı çabuk düşerdi bilemiyorum. Ya da kökündeki yırtıktan tamamen koparıp bak kopmuş deseydik? yani fiziki bir ayrılığı kendi tatsaydı? bilemedim kendiliğinden başlayan sürece kapıldık ve dönemedik. Umarım yanlış birşeyler yapmamışızdır...

BARIŞ KREŞE GİDİYOR...

O kadar çok şey yaşandı ki, bu bir ayı geçkin sürede. Nereden başlasam, nasıl anlatsam...

Herşey 31 Ağustos 2012 cuma günü, doğum günümde başladı. Bakıcımızın işine son vermemizi gerektiren bir olayın patlak vermesi, bizim bu olaya inanmak istememiz ama pazartesi günü ona çocuğumuzu emanet edemeyeceğimizi anlamamız ve sonrasında bakıcı ile yolların ayrılması, Barış'ın anneanneye bırakıldığı bir süreç, kreş arama çalışmaları, araya giren planlanmış otel tatili ve sonrası Barış'ın resmen 17.09.2012 tarihi itibari ile kreşe başlaması....

Dediğim gibi herşey çok hızlı gelişti. Biz bu yeni sürece nasıl alışacağız derken üzerinden bir aydan fazla zaman geçmiş, biz artık kreşli olmuşuz:) Kimse vazgeçilmez değilmiş, biliyordum bir kez daha anladım. Bakıcımız aslında bizim evin bir ferdiydi, temizliğimi de yapıyor bana büyük katkı sağlıyordu. Barış'ı seviyordu, Barış da onu.. En önemlisi buydu bence. Ama güven olmayınca, işin içine yalanlar girince, en kıymetli varlığınızı kafanızda soru işareti olan birisine asla emanet edemiyorsunuz.

Barış çok küçük, nasıl kreşe başlatacağım? Tam da kışa denk geldi, nasıl olacak? Barış daha bez kullanıyor, keşke bezi bırakmış olsaydık? Bir de emzik kullanıyor, hijyeni nasıl sağlanır? Hem zatüre de oldu, nasıl bakacaklar? gibi beynimi kemiren bir sürü soruyla başladık kreş arayamaya... İlk baktığımız kreş müdürü ile konuşurken ağladım, o kadar hazırlıksızım yani. Netice de ailenin de hazır olması lazım. Ama bu arada yaptığım en doğru şey, Barış'ı ilk günden itibaren(yani bakıcısını işten çıkarttığımız ilk günden itibaren) kreşe psikolojik olarak hazırladık. Barış sen artık büyüdün, kreşe gideceksin, kreşte arkadaşların olacak, oyunlar oynayacaksınız, resimler yapacaksınız, şarkı söyleyeceksiniz, ne güzel di mi anneciğim, yaşasııın...Barış da ilk günden itibaren hep neşeyle "ben kreşe ditcem, arkadaşlarla oynucam, resim yapcam, kaydıraktan kaycam(dedi dedi, oldu)" deyip durdu.

Baktığımız 4 kreşe içinde benim tesadüfen bulduğum ama içime de, aklıma da yatan Bilim Anaokulunda karar kıldık. Her açıdan kafamdaki soruları karşılayan, içimi rahatlatan yaklaşımları ile, aydınlık, ferah, modern hali havası ile, ayrı uyku odalarının olması ile:) (buna bile takıldığım için) kreşimize karar vermiş olduk. İlk hafta ben de izinliydim. Barışla birlikte kreşe 1-2 saatlik kalacak şekilde gittik. Belki daha uzun süreler kalabilirdi ama ishal olduğundan ilk hafta 1-2 saat durduk. İlk iki gün ben onunla her yerdeydim, bu da onun hoşuna gidiyordu. Zaten 5 dakika ayrı ise, 6.dakika anne diye neredeysem oraya koşuyordu. Nasıl olacak nasıl alışacak derken, 3.gün annenin sınıfa giremeyeceği kuralı ile başladık. Nasıl ısrar ediyor anne sen de gir diye, ama ben dışarıda seni bekliyorum anneciğim. Ben salonda bekledikçe içeride dışarı çıkmak için ağlayan oğlumun sesi. Sonunda 9.30 gibi girdiğimiz kreşten 11.00 gibi çıkmamız. Yemeğe kadar benimle kreşi dolaştıktan sonra benim yemek yedirme savaşım ve her zamanki mağlubiyetimle son bulan 3.gün. 4.ve 5.günler de aynı şekilde kısa süreli kaldık kreşte. Aslında artık tam gün bırakmaya başlayın dedi kreşin PDR uzmanı. Biz de pazartesi sabah 9.30 gibi bırakıp akşam 16.00 gibi aldık. İkinci haftanın 3 günü daha izinli olduğumdan saat 18.00 gibi değil hemen uykudan sonra ve ikindi kahvaltısını yaptıktan sonra aldık Barış'ı. İkinci hafta sabahları ağlayarak bırakıyorduk. Anne siz işe ditmeyin, evde kalalım, kreşe ditmeyelim diyordu. Kreşe gelince de ilk gün öğretmeni kucaklayıp alınca ağladı. İkinci gün kreşe girip öğretmeni gelince ağladı.Üçüncü gün kreşin kapısından girerken.. Akşamdan sorunca "nereye ditcez" diye, kreşe dersen akşamdan ağlıyordu, ama uzun ağlamalar değil. Neyse ben perşembe günü 27 Eylülde işe başladım. Babası kreşe götürdü.Burayı tercih etme nedenlerimizden biri de babamızın işine yakın olmasıydı. Barış'ı sabah babası bırakıp akşam da babası alacaktı. Bizim evin oralardaki kreşlere içimiz sinmediğinden, bari babamıza yakın olsun demiştik. Bensiz ilk bırakılışta biraz mızmızlanmış ama ağlama yok öğretmeni ile gitmiş. Bensiz ikinci bırakılışta mızmızlanma dahi yok:) Yani eşimin dediği doğru nazı hep bana:) minik oğlum..

Kreşten notlar.. Barış sallanmadan hayatta uyumaz.. Barış tam gün bırakıldığı ilk gün yastık altından hafif sallamalarla uyumuş.. Nasıl yani.. evet uyumuş. Fotografını yolladılar bana.. evet uyumuş.. İkinci gün koluna hafif hafif dokunup sallayarak, üçüncü gün o da yok dediler.. nasıl olur, oluyormuş. Ya yemek, yemeğini de yiyormuş. Bazen kendi yediğinde üstü başı batmış oluyor ama olsun. Barış ıspanak yemez diyorum, yedi diyorlar. Ama porsiyonları gördüm ufak ufak. Amaç, bitirdikçe övgü almasıymış. Hala köfte, tavuk et yemiyor ama bazen pilav arasına karıştırdık farkettirmeden biraz yedi diyorlar. Tam doyduğundan da emin olamıyorum hala ama. Sabahları kendim biraz da olsa kahvaltı yaptırmaya çalışıyorum. Ne yese kar mantığında. Ama uykudan kaldırdığımdan zor oluyor. Ah bir de uykumuz düzene girse..

Bol aktivite yapıyorlar. Bu benim evde tüm gün dursam bile beceremeyeceğim birşey. Enerjisini harcadığını bilmek, sürekli faaliyet halinde olması beni çok mutlu ediyor. Umarım bu memnuniyetimiz hep böyle devam eder, inşallah. Her gün yaptıkları mail şeklinde gönderiliyor. O güne ait bir resim eşliğinde:) Bilimlinin Günlüğü isimli bir de defterimiz var. Ona öğretmenimiz notlar alıyor, bize söylemek istediği, telefonda söylemeyi gerektirmeyen notlarını iletiyor. Şimdilik güzel gelişmeler var, bakalım devamı nasıl olacak...

Ama akşam yine galiba bizi özlediğinden çok enerjik oluyor, hızına yetişemiyoruz:)
24 Eylül 2012 Jimnastik dersi



25 Eylül 2012


25 Eylül 2012 kuzucuğummm...